AHİRZAMANIN DECCALLARI KİMLERDİR?

AHİRZAMANIN DECCALLARI KİMLERDİR?

Deccal, Allah düşmanı ve din yıkıcı kimselerdir. Her asrın irili ufaklı deccalları vardır. Ama en bilinenleri arasında, Milâdi 13. yüz yılda medeniyet dünyasını yakıp yıkan ve harabeye çeviren Moğol imparatorları Cengiz Han ve torunu Hülâgu’dür. Ahirzamanın deccalları ise, bir şahıstan ziyade şahs-ı maneviler şeklinde kendini göstermiştir. Bediüzzaman Hazretleri, Hıristiyan dünyasında çıkan ve bütün semavi dinlere savaş açan deccala “Büyük deccal”demektedir. Maneviyatı reddeden ve her şeyi madde ile izah etmeye kalkan bu inkârcı zihniyetin fikir babaları…

Devamı...

KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK?

KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK?

A’raf Suresi 18. ayette kıyametle alâkalı bir açıklama vardır. “Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun zamanını Ondan başkası açıklayamaz.”ferman edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz (asm) “Beş şey vardır ki, yalnız Allah’ın bilgisindedir: 1- Kıyametin ne zaman kopacağı. 2- Hiç bir belirtisi olmadan yağmurun ne zaman yağacağı. 3- Anne karnındaki çocuğu diğer çocuklardan ayıran vasıflarını. 4- İnsanın yarın ne kazanıp ne kaybedeceği. 5- İnsanın ne zaman ve ne şekilde…

Devamı...

KIYAMET ALÂMETLERİ

KIYAMET ALÂMETLERİ

Sevgili peygamberimiz (asm) işaret ve orta parmağını birleştirerek “Ben ve kıyamet bu ikisi gibiyiz.”buyurdu. Muhtelif zamanlarda kıyametle ilgili haberler de verdi. 1400 sene geçmesine rağmen kıyametin hâlâ gelmemesi yakınlığına zarar vermez. Zira dünyanın yaklaşık beş milyarlık ömrü yanında bin beş yüz küsur sene, bir iki dakika gibidir. Buhari, Müslim ve Tirmizi başta olarak sağlam hadis kaynaklarında bahsedilen kıyamet alâmetlerinin bir kısmı şunlardır: 1- Devlet malının yalnız belli kimselere verilip, diğerlerinin mahrum bırakılması. 2- Emanetin ganimet…

Devamı...

KIYAMET GERÇEĞİ

KIYAMET GERÇEĞİ

Cenab-ı Hakkın kâinata koyduğu tekâmül kanunu gereği, her canlı varlık doğar, büyür ve ölür. Hiç bir şey bu kanunun pençesinden kurtulamaz. Kâinat denilen bu muazzam âlem dahi, muhteşem bir ağaç veya büyük bir insan gibidir. Onun dahi bir doğumu, büyümesi ve nihayet ihtiyarlayıp ölümü vardır. Gittikçe genişleyen ve sür’atle yaşlanan bir dünyada yaşıyoruz. Bütün semavi dinler kıyametin kopmasında ittifak ettikleri gibi, yeni fenler dahi kâinatın yıkılacağında müttefiktirler. “Entropi” denilen bir kanunla, kâinat hızla bir ısı…

Devamı...

MAHŞERDE BÜYÜK ŞEFAAT

MAHŞERDE BÜYÜK ŞEFAAT

Peygamberler de dahil herkesin kendi derdine düştüğü o dehşetli mahşer yerinde, çok uzun zaman alan amellerin muhasebe vaktini, Hazret-i Ebu Hüreyre’nin (r.a.) rivayet ettiği bir hadise göre “Allah, uzun mahşer gününü dilediği kulları için bir farz namaz vakti kadar hafifletir.” Übey bin Kaab’ın naklettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm) “Mahşer günü geldiğinde ben peygamberlerin önderi, sözcüsü olacağım ve şefaatleri elimde olacak. Bunda övünmek yok.”buyurmuştur. Başka bir hadis-i şerifte haber verildiğine göre, insanlar bir an önce…

Devamı...

MAHŞER GÜNÜ ÜMİT VEREN MANZARALAR

MAHŞER GÜNÜ ÜMİT VEREN MANZARALAR

Yeniden diriliş hakikatinden sonra, mahşer meydanına sevk edilen insanların içine düştükleri dehşetli manzaralardan haber veren Sevgili Peygamberimiz (asm), müminler ve onların içinden de günahkâr olanlara Allah’ın rahmet tecellilerinden de bahsederek ümmetini müjdelemiştir. Zümer Suresi 53. ayette “De ki: Ey günaha dalarak nefislerine zulmeden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak Allah, bütün günahları bağışlayan ve muhakkak O, çok merhametli ve bağışlayıcıdır.”ferman etmesiyle, dünya hayatındayken bile Allah’tan ümit kesilmemesini emretmektedir. İşte böylesine sonsuz merhamet sahibi olan Allah’ın…

Devamı...

MAHŞER GÜNÜ RAHMET TECELLİLERİ

MAHŞER GÜNÜ RAHMET TECELLİLERİ

Rahmetinin birisini dünyaya, doksan dokuzunu âhirete bıraktığını haber veren Cenab-ı Hak, kâinatı kıyametle harap ettikten sonra, yeniden diriliş sabahında inanan inanmayan herkesin bedenlerini yaratır ve bâki olan ruhları kendi bedenlerine iade eder. Böylece ruh ve beden birlikteliğinde ikinci ve ölümsüz bir hayat başlar. Çünkü hadis-i şeriflerin beyanına göre “Kıyamet günü ölüm beyaz bir koç suretinde getirilip, cennet ve cehennem ortasında durdurulur. Sonra insanların gözleri önünde boğazlanır. Sevincinden ölen biri olsaydı, o an cennet ehli sevincinden…

Devamı...

MAHŞER MEYDANI NEREDEDİR?

MAHŞER MEYDANI NEREDEDİR?

Bahsi geçen bu gibi soruların cevabını, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Risale-i Nur tefsirlerinde halletmiş. Bu dünya güneşin etrafında sadece mevsimlerin meydana gelmesi için dönüp durmuyor. O, hikmetlerinden yalnız bir tanesidir. İleride mahşer meydanı olacak bir dairenin etrafını çiziyor. Hadis-i şeriflerin beyanına göre, peygamberler diyarı olan Şam Bölgesi bir çekirdek hükmünde olarak yayılacak ve dünyanın etrafını çizdiği elips şeklindeki yörüngenin içindeki boşluk onunla doldurulacaktır. Tıpkı yumruk kadar bir hamurun oklava ile açılarak tepsi büyüklüğünde bir yufka…

Devamı...

RUHUN BEDENDEN AYRILIŞI

RUHUN BEDENDEN AYRILIŞI

Misafir olan kimse, misafir olarak bulunduğu yerde temelli kalamaz. Çünkü o yolcudur ve önünde bir yolculuk vardır. İnsan ruhu da bir yolcudur. Bu dünyada ve içine yerleştirildiği beden evinde misafirdir. Er veya geç bir gün misafirlik biter ve ruh bedenden ayrılır gider. Ruhun, ruhlar âleminden başlayıp dünyadan geçen ve âhiret âlemlerine doğru devam edip giden uzun yolculuğu esnasında, her ruh için bedenden ayrılış bir olmaz. Hadis-i şeriflere göre, müminin ruhu tere yağından kıl çeker gibi…

Devamı...

RUH, ENE VE NEFİS BAĞLANTISI

RUH, ENE VE NEFİS BAĞLANTISI

Bu dünyada hayatını devam ettirebilmek için ruha,  “ENE” denilen bir cihaz verilmiştir. İnsan ondaki ölçüler marifetiyle kıyas yaparak Yaratıcısını tanımakla mükelleftir. Enenin hem hayra hem de şerre bakan iki yönü vardır. İşte nefis denilen şey, enenin şerre bakan cihetiyle bağlantılıdır. İslâm âlimleri, nefsi yedi mertebeye ayırmışlardır. Bunların ilk mertebesi nefs-i emmaredir. Hiç eğitilmemiş ve terbiye edimemiş haliyle nefsin bu şekli, insana her dediğini yaptıran ve her arzusuna boyun eğdiren ve her türlü azgınlığa ve sapkınlığa…

Devamı...

RUH VE CÜZ’İ İRADE

RUH VE CÜZ’İ İRADE

Yer, gök ve dağların yüklenmekten korktukları büyük bir emaneti yüklenerek, yeryüzünde Allah’ın halifesi ünvanına sahip olan insanın bu makama getirilmesi, ruhuna takılan ve “Ene” ile tabir edilen bir manevi cihazdan dolayıdır. Ene denilen insandaki benlik, kendisine verilen ölçüler marifetiyle mukayese yaparak, Allah’ı tanımak  ve iman ile ibadet etmek için verilmiş bir emanettir. Hem hayra hem de şerre bakan ciheti bulunan ene, veriliş gayesine uygun hareket ederse emanete riayet, aksine hareket ederse o emanete hıyanet etmiş…

Devamı...
1 2 3 9