- Risale Dersi 2188: Emirdağ Lahikası II 4(230-231-232.mektup)
- Risale Dersi 2187: Emirdağ Lahikası II 3(229.mektup)
- Risale Dersi 2186: Emirdağ Lahikası II 2(224-225-226-227-228.mektup)
- Risale Dersi 2185: Emirdağ Lahikası II 1(221-222-223.mektup)
- Risale Dersi 2184: Emirdağ lahikası 130(218-219-220.mektup)
RUH VE CÜZ’İ İRADE
 
        Yer, gök ve dağların yüklenmekten korktukları büyük bir emaneti yüklenerek, yeryüzünde Allah’ın halifesi ünvanına sahip olan insanın bu makama getirilmesi, ruhuna takılan ve “Ene” ile tabir edilen bir manevi cihazdan dolayıdır. Ene denilen insandaki benlik, kendisine verilen ölçüler marifetiyle mukayese yaparak, Allah’ı tanımak  ve iman ile ibadet etmek için verilmiş bir emanettir. Hem hayra hem de şerre bakan ciheti bulunan ene, veriliş gayesine uygun hareket ederse emanete riayet, aksine hareket ederse o emanete hıyanet etmiş olur.
Ene denilen manevi cihazın en temel özelliği, irade-i cüz’iye olarak tanımlanan bir tercih hakkı olmasıdır. Allah, insanın cüz’i iradesini serbest ve hür bırakmıştır. Allah, bütün semavi kitaplarda hayrı ve şerri ve onların âhiretteki Cennet ve Cehennem gibi neticelerini bildirdikten sonra, inanmaya ve ibadete zorlamamış ve peygamberlerin bile vazifesinin sadece tebliğ olduğunu ferman etmiştir. “Peygambere düşen sadece tebliğdir.”ayeti bunu izah eder. Hidayet ve iman nimetini yaratan ve kulun kalbine aşılayan Allah’dır. Ancak kul, irade-i cüz’iyesiyle iman ve hidayete müşteri olmadan Allah hidayet vermez. Kulun iradesiyle imana talip olması şart kılınmıştır. Bu itibarla imandan nasibi olmamış insanların kusuru kendilerine aittir. Suçu kadere atmak, gerçek kader anlayışı ile bağdaşmaz.
Evet, henüz ruhlar âlemindeyken “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” İlâhi hitaba muhatap olan ve “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.”diye cevap veren bütün ruhların, bu ezeli anlaşmaya sadık kalıp kalmayacaklarını belirlemek için açılan bu imtihan meydanında, her ruh kendine verilen cüz’i irade ile hakikati bulmalı ve Kur’an-ı Kerimi dinleyerek itaat edip, dünya ve âhiret saadetine kavuşmalıdır. İrade-i cüz’iyenin kötüye kullanılması, sahibinin ebedi felâketlere yuvarlanmasına sebeptir. Kusur ise, sadece ve sadece o insana aittir.

